4-5 ay geçti üzerinden. Rutinleşen İstanbul gezilerinden birinden dönüşümde Yenikapı'daydım. Bilet sırasında bundan sonraki ilk fakat günün son feribotuyla gitmek isteyen 25-30 kişiyiz. Önümde bekleyen bayan gişe memuruyla bir tartışma içerisinde. Rezervasyon yapmış ama biletini satmışlar falan filan... Tamam paşam seni son dakikaya kadar bekleselerdi. Gelmessen koltuk boş giderdi ne olacak dimi? Sonra babasını aradı; durumu anlattı filan. Bir cümle o anda beynime kazındı.
-Baba bunu bana niye yapıyorlar?
***
Ben böyle düşenemiyorum. Okuldan almam gereken bir belgeyi 3-4 kez gitmem sonucunda kerhen alabiliyorum, işler rast gidecek ümidiyle aldığım(sadece rezerve edip bırakmadığım) biletler yanıyor, hiç alakasız bir gün bir saatte tüm otobüsler dolu olabiliyor, hava sıcaklığı 45 derece elimde bir çanta yapmam gereken onlarca iş ve bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar saatim kalmış olabiliyor, tüm bu 5 gün almış koşuşturmaların ardından bir yanlış anlatım yüzünden -yanlış anlama değil- tüm koşuşturmalrım geçersiz olabiliyor. 30 saniye ile vapur kaçırmalar, taksicilerin tripleri bitmiyor tüm bunların ardından. Şu anda Tem'deyiz otogardan kalkalı 45 dakika oldu ama köprüyle pek bir alakamız yok. Tamam cuma mesai bitimi olsa eyvallah ama Allah aşkına salı 13.45... Mesai bitmeden Bursa'da olmam gerekiyordu. Gelgelelim ben bunlar neden oluyorum anlayamıyorum. Tüm bu kişiler oturmuş bunları bana kurmuşlar gibi düşünemiyorum ki 'bunu bana neden yapıyorlar yaaa' diye bağırıp kurtulayım. Ama çözeceğim az kaldı. Size de yazarım reçeteyi.
Önümdeki ekranda dom kamera marifetiyle yoldaki sıkışıklığı gösteren görüntü dönüyor ve kulaklıklarımdan linkin park-don't stay sesleri geliyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder