19 Kasım 2011 Cumartesi

Böyle kocaman gözleri var, öyle güzeller ki...

Vizeler vardı bu hafta. Tabi lisanstan sonra verilen arayı hesaba katarak zor geçeceği belliydi. Yani o notlar açılmıyor, o muhtemel sorulara bakılmıyor bile. Sanki sınav günü hiç gelmeyecekmiş gibi bir düşünce de yok. O ortaokuldaydı. Şimdi geleceğini bal gibi biliyorsun ama umursamıyorsun. Pazartesi başladı çarşamba bitti. Lisans sınavlarına göre bakarsak daha iyi veya kötü diyemem ama Emel'e de söylediğim gibi derslere katılıp sınavlara girdiğimiz takdirde bizi bırakacaklarını zannetmiyorum. Ama bunu 38 kez daha yazmam ve söylemem lazım. Hayır şaka bir yana aynı bizim gibi öğrencilik yani ders aşaması geçiren ve hiç girmediği derslerden dahi geçen arkadaşlarım var benim. Şimdi açık etmek istemiyorum.
Ama hayat güzel gidiyor. Yeni insanlarla tanışıyorum ve yeni yerler görüyorum. Öğrenciliğin veya sosyal aktivitelerin bir güzelliği de işinizde ki başarısızlıklar için harika bir sebep ve örtü olması. "Okuyom ben yeaa" diyebiliyorsunuz hemen. Bir yere gitmek için otobüs kullanabiliyorsunuz çünkü öğrencinin arabası olmaz. Yani olursa enteresandır. İndirimli akbil öğrencinin can dostudur, bir de bunu farkettim. 20 lira atıp, İstanbul'un altını üstüne getirmek ve en son ne zaman yüklediğini unutmak güzel bir hismiş.
Yeni insanlar diyordum...Yeni sınıfımdan bahsediyorum, 15 kişilik şahane sınıf. Tabi herkesi ayrı ayrı yazmam gerekmez ama değişik çıkışlarıyla Gülci'miz ve büyük başkan İrfan'ımız sınıfımızda ki bizden daha yerli "yabancı"larımız.
Böyle işte. Yaş olacak 25. Bedelli de vurmuyor bu arada. Ya zaten vursa da gitmezdim canım. Biiizzz ataları savaş meydanında... Ulen öyle bir giderdim ki. Valla parayı denkleştiremezsem kol saatimi dahi satardım.

Zaten hepimiz bir gün ölmek için yaşamıyor muyuz?