13 Mayıs 2013 Pazartesi

Micro Interrail - 2 (Auschwitz Günü)

Şimdiye dek okuduğumuz kitaplardan, izlediğimiz filmlerden dolayı çok aşina olduğumuz bir konu bir yer Auschwitz. En çok görmek istediğim yerlerin başında gelse de, "Avrupa'ya gidersem Batı Avrupa'ya giderim, doğuyla işim olmaz" düşüncesinde olduğum için bu kamp benim için hep görülmesi biraz zor ihtimalli olan yerler arasındaydı. Ama Varşova'dan dahi 300 km'den fazla bir yol gitmeniz gerekeceği için en azından Almanya'ya gitmeniz halinde bir şekilde buraya da geçmenizi öneririm.

Evet dediğim gibi uzaklık 300-350 km. Trenle gidiyoruz. Ve aktarma yapacağız. Tabi orada da geçireceğimiz zaman var. Yani uzun lafın kısası kamp için tam bir günümüzü ayırıyoruz. Eğer vaktimiz müsaitse ve sıkıştırmak istemiyorum derseniz gezi planınıza Krakow'u ve Auschwitz'te bulunan tuz madenini de ekleyip 2-3 günlük bir plan yapabilirsiniz.

Gün belirleme gibi bir sıkıntımız yok. Kamp, noel ve yılbaşı günü hariç 363 gün açık. Normal mesai saatlerine uyuyorlar tabii ki. Ama tabi her şey olabilir çok uzun bir yoldan bahsediyoruz o sebeple en güzeli yola çıkmadan önce http://www.auschwitz.org/ sitesinden anlık bilgileri kontrol etmek olacaktır. Sitede göreceğiniz gibi bilet almaya gerek yok. Ziyaret ücretsiz. Fakat burada bir nüans var. Tabii ki çoğu kişi bir rehber eşliğinde dolaşmak istiyor ve bunun çok ufak bir ödemesi var. Gene de rehber istemiyorum diyenler için ise (tahmin edileceği gibi rehber ücreti ödemeyip, rehberli gruplara katılımı önlemek için) rehberlerin çalıştığı saatlerde girişi yasaklamışlar. Yani saat 3'ten önce bir gruba dahil olmadan müzeye giremiyorsunuz. Rehber ücreti ise öğrenciler için sadece 30 zloti, yetişkin 40 civarı bir şey olmalı. Bir de büyük çanta getirmeyiniz yazıyor. Kapıda emanetçi var. Ama ben getirmediğim için nedir ne değildir bilmiyorum. Belki de normal bir sırt çantasını içeri alırlar, orası muamma.

Varşova'da zaten yüzde 99 merkez tren istasyonuna çok yakın bir yerde kalıyor olacaksınız. Sabah ilk tren 5:45 civarı kalkıyor. Yürüyebileceğimiz için taksi gibi bir alternatif düşünmemize gerek yok. Bileti bir gün önce almanızı öneririm. 15-20 tane gişe olmasına rağmen çok fazla sıra oluyor. Gişe görevlileri İngilizce bilmiyor. Yapılması gereken şey ne istediğinizi kaldığınız oteldeki görevliye söyleyerek bir kağıda yazdırmak. Veya daha önce de söylediğim gibi zaten İngilizce soru soran biri çıksa da yardım etsem diye bakan Polonyalı bir genç yakalamak. Aksi takdirde saçma sapan el hareketleriyle anlaşarak bilet almak 20 dakika filan sürüyor. Alacağımız biletler 2 parça; Varşova'dan Krakow'a ve Krakow'dan Auschwitz'e olacak. İkinci biletin zamanı olmuyor, gün içerisinde kalkan herhangi bir trene binebiliyorsunuz. Ama Krakow'a indikten sonra 30 dakika içerisinde kalkan bir tren var, onu yakalamanızı öneririm çünkü zaten zor yetişecek bir de burada 1-2 saat kaybetmenin anlamı yok. Tek yön 2 biletin ücreti toplam 70 zloti. Eğer ISIC card'a sahipseniz öğrenci indirimi yarı yarıya oluyor. Sabah gidişte bir ve dönüşte bir adet express sefer var, Krakow'a kadar. Ama neredeyse 2 katı oluyor ücret ve saatlere baktığımızda çok da bir esprisi yok. O sebeple önermem, gerek yok. Dönüş biletlerinizi buradan alamıyorsunuz. Ama Krakow'a indiğinizde o yarım saat sonra olan treni beklerken hemen ana binaya gidip alın derim. Orada da biraz sıra oluyor ama yarım saat yeterli. Ana binaya giderken 2 tane ufak kiosk göreceksiniz. Boşuna oralarda sıra bekleyip vakit kaybetmeyin. Hem bu bileti kesmiyorlar hem İngilizce bilmiyorlar. Gitmemiz gereken yer bildiğimiz büyükçe bir bina. Yan yana 5-6 tane gişe var. Orayı bulmalıyız.

Buraya kadar geldiğimiz tren güzel sayılabilecek bir trendi. 8 kişilik odaları var. Koltuklar yatmıyor tabii ki. Ama hızlı ve havadar. Fakat ikinci bineceğimiz tren daha eski ve yavaş. Yanınıza kolonyalı mendil, soğuk içecek ve mideyi rahatlatacak yiyecekler alabilirsiniz. Tıngır mıngır gideceğiniz 2 saatlik yol sizi bekliyor. Tren yolculuğu toplamda 5 saat sürüyor ve 11:15 gibi Auschwitz garında oluyorsunuz. Yapmanız gereken şey gar kapısından çıkıp tam karşınızdaki caddeden yürümek. 15 dakika yürüyorsunuz yol biraz sağa doğru sapar gibi oluyor, park gibi ufak bir meydanın içinden geçiyorsunuz. Ama farklı şeyler hayal etmeyin, bu yürüyüş boyunca 15-20 kişi filan göreceksiniz yolda. Parkı geçince ufak bir Auschwitz tabelası göreceksiniz. İşte geldiniz... Gardan taksiye binseniz de 10-15 zloti gibi bir şey ödeyeceksiniz. Kampta yarım saatte bir İngilizce turlar başlıyor. Ama yoğunluğa göre bu 1 saate de düşürülebiliyor galiba. Açık mekan olduğundan rehberi duymak zor ve aynı anda bir çok grup olduğundan rehberler çok kısık sesle konuşuyorlar; bu yüzden herkese bir kulaklık veriyorlar, hiç bir duyma sıkıntısı yaşanmıyor.

Kampın içini anlatmıyorum, dediğim gibi zaten yıllardır kafamızda canlandırdığımız olayların gerçekliği... Nizami bir şekilde inşa edilmiş aynı tip binalara dokunmak, bir zamanlar Hitler'in, Mengele'nin, SS subaylarının, katledilen insanların bastığı taşlara basmak... Gaz odasına gönderilmeden kesilen saçların firmalara gönderilirken kesilmiş fatura veya yapılmış anlaşmalarını görmek, veya daha kötüsü zaman kalmadığından son günlerde kesilmiş fakat gönderilememiş saçları görmek.... Çocukların oyuncaklarını, annelerinin çantalarını, babalarının bavullarını görmek... 9-10 tane binayı dolaştırıyorlar, her birinde farklı bir konsept var tabii. Son olarak gaz odasına giriliyor. Hemen yanında ise krematoryum var. Bu tur 2 saat civarı sürüyor. Buradan çıkıp Birkenau kampına geçiliyor. Yarım saatte bir kalkan otobüsler var. Normalde grup olarak aynı otobüse biniliyor ve aynı rehber size orayı da gezdiriyor. Ama buraya dikkat. Akşam son sefere bilet alsanız dahi -ki bu tren saat 4 gibi kalkıyor- bu saatten sonra ikinci kampa gidip treni yakalamanız zora giriyor. Şunu da hatırlatmam gerek; eğer değişmemişse ve ben yanlış görmediysem Auschwitz'ten biraz daha geç kalkan ve geceyarısı 3 gibi Varşova'da olan bir sefer daha olabilir. Ama ben gece o saatte yabancı olduğum bir şehre gitme gibi bir risk almak istemediğimden o trenle hiç ilgilenmedim ve biletimi 4 gibi kalkan trenden aldım. Bu sebeple gruptan ayrılıp otobüse bindim ve ikinci kampa yalnız gittim. 10 dakika sürüyor. Şu meşhur tren yolu ve gene o meşhur büyük kapı işte burada. Burada da daha küçük baraka tarzı yapılar var ama gene çok fazla ve muntazamlar. Rehber olmadığında bilemiyorum tabi ama şu "bitlenen esirleri bir barakaya atıp yaktılar" olayı burada gerçekleşmiştir diye tahmin ediyorum. Buradan da tekrar Auschwitz'e yarım saatte bir otobüsler kalkıyor. İsterseniz oraya geçip gara yürüyebilirsiniz, isterseniz gene 10-15 zloti vererek taksiyle direk gara geçebilirsiniz.

Dönüşte Krakow'da biraz daha fazla bekliyorsunuz. Galiba 1 buçuk saat... Bu esnada hemen 10 dakika yürüyerek old city'e gidip şöyle bir bakınabilirsiniz veya hemen gardan altgeçitle bağlanan avm'ye girip karnınızı doyurur, yolluk bir şeyler alabilirsiniz. Gece 22:30 gibi Varşova'ya ulaşıyorsunuz. Vakit çok geç olmuyor olsa da sokaklar zaten güvenli, otelinize doğru yorgun ama çok önemli bir gün geçirmiş şekilde yürüyorsunuz.

2 Mayıs 2013 Perşembe

Micro Interrail

Bu yazı, bugünlerde Polonya gezisi yapmayı düşünenler için internette güncel bir kaynak olması amacıyla yazılmaktadır...

Bir cumartesi günü son derece aylak olduğum dakikalardan birini daha yaşamaktaydım. Sol elim kafama destek oluyordu diğeri ise internette vakit geçirmemi devam ettirmek için mouse'u oynatmaktaydı. Ve işte o anda ufak bir iş gezisi için Polonya'ya gidebileceğimi; arda kalan zamanda ise Varşova'yı Krakov'u ve özellikle Auschwitz kampını gezebileceğimi farkettim. Vize işlemlerini gerçekleştiren vfsglobal firmasının hemen salı gününe randevu vermesi ve azaltılan vize evraklarını benim birkaç dakika içince tamamlamamla bu güzel gezi için ilk adımı atmış oldum. Vize tahmin ettiğim gibi 7 günde geldi. Hemen uçak ve otel rezervasyonlarını satışa çevirip 5 gün sonra yola çıktım.

Thy'nin günde bir kez karşılıklı düzenlediği sefer var Varşova'ya. Pol Airlines de Thy'ye paslıyor uçuşlarını. Uçmayı çok sevdiğimden belki, uçuş sürelerine pek dikkat etmem ama galiba 2 saat 5 dakika sürüyor. Chopin havaalanı modern ve çok şirin... Şehri seveceğimi buradan hissettmiştim. Polonya'da hala Euro'ya geçiş gerçekleşmediği için şehirde zloti kullanmanız gerekiyor. Zlotiyi Türkiye'de bulmak imkansız gibi. Belki kapalıçarşıda... Ama ben zaten her şeyi son dakikada yetiştirdiğim için bir de gidip zloti arayamadım. Fiyatlar neredeyse Türkiye gibi. Ulaşım, yemekler, market, otel, giyim, hatta elektronik... Sadece cep telefonlarında vergi olmadığı için %25 ucuz. Laptoplarda ise %15 gibi bir ucuzluk vardı galiba. Buna göre hesaplayıp Euro götürün yanınızda. Tabi her havalimanında olduğu gibi burada da para değişiminde çok zararlı duruma düşüyorsunuz. Burada 1 Euro 3,50 zloti iken şehir merkezinde 4 zloti.

Şehir merkezine 175 numaralı otobüs ile gidilebiliyor. 1 bilet 4,40 zloti. Galiba one day pass bilet de var ama pek gerekeceğini zannetmiyorum çünkü her yere yürüyorsunuz. Ama ille de alacağım derseniz fiyatı 24 zloti gibi bir şey olması lazım. 15 dakika içerisinde şehir merkezine ulaşıyoruz. İlk gördüğünüzde acaba Ankara'ya mı geldim diye şaşıracaksınız... Tam merkezde büyük bir kavşak ve Stalin'in Empire State Building'den esinlenerek yaptırdığı gökdelen var. Ama 33 katlı... 30. katı turizme açmışlar. Çıkış ücreti yetişkin 18 zloti, öğrenci 12 zloti. Beklendiği gibi Polonya halkı Stalin'den nefret ediyor. Şöyle bir sözleri var: Varşova'nın en güzel yeri Stalin Sarayı'dır. Çünkü buradan tüm şehri görürsünüz ama sarayın kendisini görmezsiniz. Gökdelenin hemen dört bir yanında ise farklı müzeler, tiyatro ve sinema salonu var. Gene hemen bu bölümün karşısında ise şehri en büyük avm'sini görüyoruz. Para değişim bürosu burada. Yani bildiğimiz dövizci canım... Food court'u alışageldiğimiz gibi. Bu arada ben döner isterim derseniz hemen dışarıda iki tane dönerci de var.

Benim müzelerden olduğu kadar sokaklarda dolaşmaktan da inanılmaz keyif alan bir yapım olduğundan saatlerce yürüdüm durdum. Son derece keyifli burada yürümek. Bir Konya, Ankara havası olduğundan zaten bisiklet de çok yaygın. Vızır vızır dolaşıyorlar ve herkes kiralayabiliyor.

Şehri 4 kısma ayırabiliriz. Birini anlattık. Diğeri ise tabii ki old town. Yürüyerek 10 dakika sürüyor gitmesi. Hergün saat 11.00'de tam ortasındaki heykelin önünden ücretsiz tur başlatıyorlar. Adı Orange Umbrella Tour. Muhtemelen belediye tarafından görevlendirilmiş bir arkadaş sizi o civarda görülmesi gereken yerlere götürüyor. İnanılmaz zevkli ve faydalı.

3.kısım ise Praga denen yer. Ama galiba bizim Tarlabaşı gibi bir yermiş. Kesinlikle gitmeyin diye tekrar tekrar uyarıyorlar. 4.kısımı hatırlayamıyorum şu an...

Auschwitz Kampına nasıl gidilir, nasıl gezilir... Bunu da bir sonraki yazıda ele alalım.