10 Ağustos 2010 Salı

Aaa! O geldi, işte o, şey ya işte hatırla hadi...

Bugün sabahın köründe kırtasiyedeyiz Hasan ile. Hasan benim eğitim koçluğumu ben ise Hasan'ın başına dırdır etme yardımcılığı görevini üstlenmekteyiz. Neyse tabi beklendiği gibi elektrikler yok. Çünkü bizim elektrik ile işimiz var. Keşke iki kapıyı açınca oluştuğu gibi şu -ceryanı- oluşturabilsek. Günün karlarından saydığım Aziz Abi ile tanışmamız gerçekleşmiş, elektrikler gelinceye kadar esnaf moduna giriyoruz. Tabureler çekiliyor, çaylar geliyor. 1-2 dakikalık muhabbetten sonra güneşimizi bir hanımefendi engelliyor. Birşeyler soruyor ama zati cevaplar benimle ilgili değil halihazırda ben onun kim olduğunu bulmaya çalışıyorum. Yok ama üst kattaki damarlar tıkalı şuan. Bulamıyorum. Zaten 5-6 dakika sonra teyzemiz açıklıyor kimliğini. Saygıdeğer bir hocamız olduğu ortaya çıkıyor ama benim düşündüğüm o ünlü yazar değil. Tabi biz Hasan'la 50 santigratı zorlayan sıcaklıkta ismi aklımıza getiremiyoruz. Biraz önce anımsıyorum.

Ece Temelkuran değil miydi o agadi?

Pilim bitiyor aynen cep telefonu gibi kontrol edemiyorum. Affola.

Huz mâ safâ da' mâ kedür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder