1 Mayıs 2012 Salı

Şehir fırtınaya teslimken çikolata almak

Sabahtan günlük güneşlik havaya uyanıldığında "tamam artık bahar geldi gitmez" düşünceleri geçmişti akıllardan. Fakat öğleden sonra ortaya çıkan fırtına her şeyi allak-bullak edebilecek güçteydi. Halbuki sabahtan pek bir "sessizlik" olduğu da söylenemezdi.

Biz şehirden 1 saatlik uzaklıkta bir odada tıkılmış kalmışken gelen haberler korkutmaktaydı. Reklam tabelaları devrilmiş, toplu taşıma yolları kapanmıştı; köprüde kaza olmuş diğer köprü ise meşhur San Francisco köprüsü gibi sallandığından trafiğe kapatılmıştı. Vapurlar iptal edilmiş, otoyollarda dahi hız sınırı 40 km'ye düşürülmüştü.

Bir buçuk-iki saatlik esaretin ardından özgürlüğümüze kavuştuğumuzda hepimiz normal şartlar altında en yakını 100 dakika mesafede olan evimize nasıl ulaşacağımızı düşünüyorduk. Bizi emelimize ulaştıracak araca doğru giderken bir otomat gözümüze çarpmıştı. İçinde çeşit çeşit bisküviler, her tattan çikolatalar ve değişik içecekler vardı.

Her biri bu dünyada çeyrek asır geçirmiş, öğrencilikte yirminci yıllarını kutlayan bu esirler kendilerini makinenin büyüsüne kaptırmışlardı. Şehrin altının üstüne gelmesinin, köprülerin yıkılmasının onlar için bir önemi yoktu. Şu anda tek gerçek kremanın beyaz çikolatalı mı yoksa antep fıstıklı mı olması gerekliliğiydi. Uzun müzakereler sonucunda karar alınmıştı ve fırtınanın bilinmezliklerine doğru yola çıkıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder