24 Mayıs 2012 Perşembe

Son günler ve ARS

İnsanların birbirlerini tanıması zor. Tanışmak, alışmak, anlaşmak. Ben ilkokula başladım aynı arkadaşlarla 5 sene gittik. Hazırlıkta tanıştığım arkadaşlarımı 7 sene her gün ailemden fazla gördüm. Ama bu yüksek lisans hiç olmadı böyle yahu. Ekim'de başladık, ısındık, öğrendik derken bitiverdi. Artık son günlerimizi yaşıyoruz. Havalar da güzel, hal böyle olunca bize de güzelce ve beraberce vakit geçirmek kalıyor.

Salı akşamı dışarıdaydık ama pek bir gelişme olmadı. Kısaca değinip Çarşamba'ya geçeyim. Bakırköy'e... Ya dur ya nasıl unutulur? Olmaz mı hiç yazılacak bir şey. Bizim gruptan bahsediyoruz. ARS'ın yaptıkları aklıma geldi derken arabayı hatırladım. Nereye gidelim ne yiyelim filan derken "süper İstanbul'lu" arkadaşlar Avcılar'dan Aksaray'a giderken Haliç Köprüsü kullanılmalı diye tutturduklarından Büryan Kebabından vazgeçtik ve Bakırköy'de karar kıldık. Ali Haydar...

Bir otomobil ve bir metrobüsümüz olduğundan her zaman ki gibi önce kızlar otomobile binecek yer kalırsa ARS binecek hala yer kalırsa Bursa'lı gurbetçi olarak ben de onlara eşlik edecektim. Ama son sözü araba söyledi. Hatta ondan ziyade çadırlarını sökerken çivileri zeminde bırakmış (Zeynep'in deyimiyle o.ç.şenlikçiler) söylemişti. Güneşin altında değiştirmemiz gereken bir lastik, işimizi görmeyen bir sigorta şirketi, açılamayan bijonlar bizim neşemizi kaçırmaya yetmiyordu çünkü bizim bir ARS'ımız vardı.

Stepneyi taşımaya çalışırken yerde gördüğüm Kont Dracula gölgesi bir an ayaklarımın boşalmasına sebep olduysa da bu ARS'tan başkası değildi. Havayı ancak 25-26 derece ısıtabilmiş olan mayıs güneşinin boynunu bronzlaştıracağından korkan ARS gömleğinin yakasını kaldırmış bizi izliyordu. Daha sonra ise bu taktiğin işe yaramayacağını söyleyip onu işkillendiren muzır arkadaşlarımız yüzünden bir söğüt gölgesi bulup onun altında dikilerek bizi izlemeye devam etti. Lastiği değiştirirken zorlandığımız anlarda bizi neşelendiren bir diğer konu ise Zeynep'in babasıyla olan şahane diyaloğuydu.

Z.: Baba sen arabanın hangi lastiğini yaptırmıştın? Lastik patladı da...
Z.B.: Yavrum evladım ben sana bugün arabayı alma demedim mi?
Z.:(İşte Zeynep'in efsane cevabı) Baba ne alakası var? Sen bana bu sebepten dolayı alma dememiştin ki...

Sonra Zeynep açıkladı ki; babası park probleminden dolayı bugünlük alma demiş. Ama cevap şahaneydi gerçekten.

Neyse lastik oldu fakat bir baktık ki ARS metrobüse doğru giden grubun en önünde hızlı adımlarla arkasına bakmadan yürümekte. Bunun açıklamasını yapmayacağım. İleride kitap basıldığında ARS'ı tanımayan insanlar için her zaman anlaşılamayan veya tahmin edilmesi gereken bir nokta olarak kalacak.

Ali Haydar mı? Aaa o güzeldi. Ali Haydar güzeldi. Yemekler, hizmet, lezzet. Ama arkadaşlık bambaşka.

Çarşamba okul çıkışı ise tarihin en kalabalık gayrı-resmi aktivitesini gerçekleştirdik. Tam 9 kişi Beşiktaş'a yemeğe gitmeye karar kıldık. İnternetten bilet alırken yanlış bir karar sonucunda biletimi her hafta olduğu gibi 9 seferinden almak yerine 7 seferinden aldığımdan ben biraz erken kalkacaktım bu yüzden iskeleye yakın bir yer tercih ettik. 9 kişi olarak girdiğimiz mekanda 7 veya 8 tane macar kebabı siparişi verince ve gözlerimizde ki ışıltıya binaen yemekçi arkadaş "siz boğaziçili misiniz?" diye sordu. Ben de istemsizce "evet" dedim. 5 adım yürüme ve hesap ödeme süresi boyunca Boğaziçili zannedilmek çok da fena değildi açıkçası. Ben çok ivedi yemeği bitirip kalkışa geçtim ve otobüsün anında gelmesi ve trafiğin rahat akması sonucu gemiye yetişebildim.

Yemeğin ardından sınıfımızın en eğlenceli aktivitelerinden olan Tabu oyunu oynamaya geçildi. Beşiktaş'ımızın merkezi çarşı'nın arka sokaklarında yer alan bu cafe biraz kalabalık olsa da Avcılar Avrupa Cafe'ye göre daha tercih edilebilecek bir yerdi. İlk kez oynayacak Gülci ve Murat eğlencenin sinyallerini veriyorlardı.

Aslında yapılması gereken bu iki göbeksiz arkadaşı ARS'ın takımına koymak olmalıydı ama takımlar öyle olmadı. Biz tabii ki bu işin içinde ARS'ın parmağının olduğunu tahmin ediyoruz. Sonuçta kendisi metrobüste yanına bir kadının oturmasını ayarlama yeteneğine sahip bir arkadaş. Çünkü iki erkek yanyana oturduğunda bacaklarını açıyorlar ve sürtüşme oluyor. Neyse takımlar: (ARS-elif s.-ösge ve emel) (murat-gülci-elif m.-emin) şeklindeydi. Murat ve Gülci acemiliğin verdiği heyecanla tüm tabu kelimeleri tabu olmaktan çıkarırken, ARS'ın yaşadığı hazzı tarif etmek imkansızdı. Onların yaptığı her hatayı bulma görevi ARS'a verilmiş gibiydi. Emin'in handikaplı takımını bataklıktan kurtarma amacıyla teşebbüs ettiği zaman tutma hilelerini ARS bir başkomiser Behzat ç. edasıyla çözmekteydi aynı zamanda. Bu eğlenceli dakikalar erkek arkadaşıyla buluşmak üzere mekandan ayrılan Elif s.'nin gidişiyle biraz azalmış sonra eski heyecanlı dakikalara geri dönülmüştü. Elif s. ile geçen bir saat ve elif s.'siz geçen bir başka saat ile birlikte tabu için ayrılan sürenin de sonuna gelinmişti.

9 kişilik grubun 4'ünün anadolu yakasına, 4'ünün avrupa yakasının farklı noktalarına ve birinin de Bursa'ya dağılmasıyla bu haftalık da okul maceramızın sonuna gelinmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder